4 Kasım 2014 Salı

Islak Kurabiye ( Brownie Kurabiye)

Şerbetli tatlı sevmeyenler bile bu tatlıyı çok sevecek kesinlikle! Şerbetine rağmen o kadar hafif ki..

İster çay davetlerinizde isterseniz akşam yemeği ardından gururla sunabileceğiniz, hata riski neredeyse sıfır, herkesin ikişer üçer yiyeceği bir tatlı olduğundan emin olabilirsiniz :)


Malzemeler;

Kurabiyesi için
  • 25 gr ( 3 yemek kaşığı ) kakao
  • 125 gr tereyağı
  • 1 yumurta
  • 1 çay bardağı toz şeker
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
  •  2,5 su bardağı un
Şerbeti için
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 2 su bardağı su
  • Birkaç damla limon suyu
Süslemek için
  • Toz antep fıstığı veya hindistan cevizi
Öncelikle şerbeti hazırlıyoruz. Su ve şekeri tencerede karıştırıp, orta ateşte 7-8 dakika kaynatıyoruz. Soğumaya bırakıyoruz. Ilıyınca bir saat buzdolabında bekletiyoruz. 

Kurabiylerimizi hazırlamak için un hariç tüm malzemeyi karıştırıp, yavaş yavaş unu ekleyerek yoğuruyoruz. Ele yapışmayan, yumuşak kıvamlı bir hamur olduğunda cevizden daha küçük parçalar alıp yuvarlayarak tepsiye diziyoruz. 200 derece önceden ısıtılmış fırında 20 dakika pişiriyoruz. 

Fırından çıkan kurabiyelerimizi 2-3 dakika dinlendirdikten sonra tek tek soğumuş şerbete batırıp hafif derin bir kaba diziyoruz. Yalnız kurabiyeleri şerbete batırırken hızlı olmamız gerekiyor ki elimizde dağılmasın. Tüm kurabiyelere aynı işlemi uyguladıktan sonra kalan şerbeti üzerilerine döküyoruz. Birkaç saat hatta mümkünse bir gece önceden yapıp buzdolabında dinlendiriyoruz. Süsleyerek servise hazırlıyoruz.

Afiyet olsun :) 


Kurutulmuş Domates Salatası

Yemek hazırlamak, mutfakta vakit geçirmek benim için bir keyif. Terapi gibi. Evet yemeyi de çok seviyorum ama yapmayı ayrı seviyorum. Hani insan diyetteyken canı bişi ister ya, olsa da yesem falan dersiniz benim canım yemek yapmayı bile özlüyor o derece.

Her öğünü ayrı ayrı seviyorum ama tartışmasız en çok kahvaltı sofraları hazırlamayı seviyorum, çünkü kahvaltı eşittir mutluluk :) 


Tüm malzemeleri göz kararı ve damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz ;

Suda bekletilmiş, yumuşatılmış ve minik minik doğranmış kuru domates, doğranmış yeşil ve siyah zeytin, zeytinyağı, dağ kekiği ve dilerseniz az pul biberi karıştırıp kahvaltıya yetiştirin :) 

Sevgiler, 















Dereotlu Mahlepli Poğaça

Bence poğaça dediğin 'kıyır kıyır' olmalı. İşte bu tarif tam da benim gibi 'kıyır kıyır' sevenler için :)

Herkesin ayrı bir 'kıyır kıyır' yapma sırrı vardır, benimki kesinlikle sirke. Elma, üzüm hiç farketmez, mümkünse ev yapımı sirke poğaçalara müthiş bir doku katıyor.


Malzemeler
  • 125 gr oda sıcaklığında margarin veya tereyağı
  • 1/2 su bardağı sıvıyağ
  • 1 su bardağından iki parmak eksik yoğurt
  • 1 yumurta ( akı içine, sarısı üzerine)
  • 3,5-4 su bardağı un ( tam buğdağ ve beyaz unu karışık kullanabilirsiniz )
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker
  • Yarım bağ kıyılmış dereotu ( Saplarını ayırıp, sadece yapraklarını doğramanız gerekiyor)
  • 2 yemek kaşığı sirke ( ben elma sirkesi kullanıyorum)
  • 1 tatlı kaşığı mahlep
  • İçi için yarım yağlı beyaz peynir
Unu yoğurma kabına alıp, ortasını havuz gibi açıp tüm malzemeleri ortasına alın ve yoğurun. Kıvamı uygun olmazsa tekrar un ekleyebilirsiniz. Hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar kopartıp, elinizde ortasını açarak peynir ile doldurun ve yuvarlayın. Yağlanmış veya yağlı kağıt serilmiş tepsiye aralıklarla dizin. üzerine yumurta sarısını sürün. Keten tohumu,çörek otu, susam, tuzsuz çekirdek ne ile isterseniz onunla süsleyin. 180 derece önceden ısıtılmış fırında 30-35 dakika kadar pişirin. 

Pazar kahvaltısında sıcak sıcak servis yapın :)

Sevgiler


Bi' Sonbahar Çorbası

Bence en sempatik meyvelerden biri; balkabağı :) Meyve mi sebze mi olduğu ayrı bir tartışma konusuyken, çekirdeği olan her şeyi meyve kategorisinde kabul eden görüşü daha çok benimsediğim için ondan meyve diye bahsediyorum. Sizin için meyve midir sebze mi bilmem ama bu sevimli kabakların tatlısını, çöreğini, çorbasını, her şeyini denemenizi şiddetle tavsiye ederim.


Malzemeler;
  • 500 gr balkabağı
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 2 diş sarımsak
  • 1 kuru soğan
  • 1 havuç
  • 1 patates
  • 1,5lt su
  • 1 çay kaşığı mustak cevizi
  • 1 su bardağı süt
  • 1/2 paket labne peyniri
  • Tuz
  • Karabiber
  • Kekik
  • 1-2 adet defne yaprağı

Balkabağını soyulmuş almanızı tavsiye ederim aksi takdirde tüm enerjinizi soymaya harcayıp çorbayı yapmaktan vazgeçebilirsiniz :) 

Öncelikle balkabağımızı dilimleyip yağlı kağıt üzerinde 180 derecede ısıtılmış fırında yumuşayana kadar pişiriyoruz. Balkabağı piştikten sonra tencereye yağı, sarımsak ve soğanı alıp orta ateşte kavuruyoruz. Sonra rendelenmiş patates ve havuç, balkabağı mustak cevizi, defne yaprağı ve suyunu ekliyoruz. Dikkat defne yapraklarını kırmadan yaprak olarak atıyoruz çünkü çorbamız pişince içinden alacağız, sadece aromasını katmasını istiyoruz. Bu malzemeleri ekledikten sonra birkaç taşım yüksek ateşte ardından orta ateşte 15-20 dakika pişiriyoruz. Çorbamızı blender ile püre haline getiriyoruz. Ardından süt ile inceltip, çırpılmış labne ile kıvamını ayarlıyoruz. Tuzunu, karabiber ve kekiğini ekleyip bir taşım daha kaynatıyoruz. Çorbamız afiyetle yenmeye hazırdır :)

Sevgiler, 


21 Ağustos 2014 Perşembe

Fırında Dilimli Patates


Patates en sevdiğim iki yiyecekten biri, diğeri ise peynir. Bu tarifte hem patates hem peynir var, nasıl sevilmez ki :)

Hem yapımı çok basit hem görüntüsü çok şık hem de lezzeti damak çatlatan kategorisinden..

Malzemeler;

  •  Dilediğiniz sayıda patates ( Küçük hatta minik boylardan olmasına dikkat ederseniz daha çabuk pişecektir. )
  • İnce dilim kaşar peyniri
  • Zeytinyağı
  • Kekik
  • Karabiber
  • Tuz
  • Sarımsak granül veya birkaç diş rendelenmiş sarımsak
Patatesleri fırçalayarak yıkıyoruz ve üzerinde toz-çamur kalıntılarından tamamen kurtarıyoruz.Daha sonra kağıt havlu ile kurutarak, fotoğraftaki gibi ince ince dilimliyoruz ancak tamamen kesmiyoruz, yani dilimleri birbirinden ayırmıyoruz. 

Bir kasede zeytinyağının içine kaşar peyniri haricindeki tüm malzemeleri karıştırarak sosumuzu hazırlıyoruz. Fırça yardımı ile patates dilimlerinin arasına sürüyoruz. Son olarak peynir dilimlerini patates dilimlerinin arasına yerleştiriyoruz ve 200 derecelik fırında patatesler yumuşayana kadar pişiriyoruz. 

Afiyet olsun :)


20 Haziran 2014 Cuma

İyi ki doğdun tatlım :)



Beşinci yaş günümdü evimize geldiğin gün, 22 Haziran 1991 :) 

Daha iki günlük bir bebiştin. 

Kalabalık bir aile olduğumuz için doğum günlerimiz hep kalabalık olurdu ama sanki o gün daha bir kalabalıktı. Herkes benim için mi toplanmıştı yoksa bu minik yabancı kız için mi? Anlayamamıştım.. 

Oyuncak hediyelerin dışında bir de çiçekler gelmişti bu doğum günümde ilk kez. Heyecanlanmıştım tabi, boyum kadar buketle fotoğraf falan çektirmiştim, bi havalar bi havalar :) Sonuçta beş yaşında minik bir hanımefendi olarak hayatımda ilk kez çiçek alıyordum ( daha doğrusu çiçek aldığımı sanıyordum. Acı gerçeği, o çiçeklerin bana değil doğum yapan anneme geldiğini ilerleyen yaşlarımda anlayacaktım :) 

 Açık söyleyeyim önceleri senden hiç hoşlanmamıştım, annem seni evde yalnız bırakamadığı için beni okula götürüp getiremiyordu. Ama sen olmasaydın böyle olmayacaktı, eskisi gibi sadece benimle ilgilenecekti. 

Sonra sana gıcık olmaya başlamıştım :) Sen hiç bana benzemiyordun. Bir oda arkadaşı olarak senden hiç memnun değildim, benim gibi akşam erken saatte yatmıyor, sabah erkenden uyanmıyordun :) Bir de çok ciddiydin, hiç gülmüyordun :) :) Ciddiyetinden ve sarı küt saçlarından dolayı sana Tansu Çiller diyorduk:)  



Küçük Tansu Çiller büyüdü ve 23 yaşında oldu.  

Melis ile birlikte kardeş kelimesinin tam karşılığı anlamı oldu. 

Ben sen doğduğunda, abla olduğumda büyümeye başladım. Aniden hayatıma giren, evimize gelen bu küçük sarı kızı çok sevdim, birini kendinden bile çok sevmenin nasıl bir şey olduğunu beş yaşımda öğrendim. Bazen çok müdahaleci oldum, hata yapmana izin vermedim, her şeyine karıştım, birilerinin-bir şeylerin seni üzme ihtimaline bile dayanamadım. Tamam bu bazen’den biraz daha fazla oldu ama ne yapayım abla olmak kontrolden çıkacak kadar sahiplenmek, sevmek, özlemek, telaşlanmak, düşünmek, endişe etmek,  fedakar olmak, telefona 15 dakika cevap alamayınca önce anneni, sonra diğer kardeşini, arkadaşlarını, polisi ve dünyanın geri kalanını aramak demek :) :) kızıp kızıp sonra pişman olmak, telefonu sinirle suratına kapatıp iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi aramak, o küçücük eli tutup bir daha asla bırakmamak, bütün hayatını planlamak, bi’ susmamak, bi rahat bırakamamak ama hepsini, her şeyi çok sevdiğinden, hep onun iyiliğini istediğinden yapmak demektir.

Benim canım, ciğerim, her şeyim iyi ki doğdun.. 

İyi ki varsın.. 

Sen olmasaydın biz Melis’le eksik kalırdık..

Doğum günün kutlu olsun tatlım..







18 Haziran 2014 Çarşamba

Kocan Kadar Konuş! :)



Kitabı okuduğunuzda, tanıtımlarında kullanılan ‘yüzde yüz bir Türk kızı romanı’ sloganının kesinlikle hakkını veren bir içerik bulacaksınız. Hangi kesimden olursanız olun üç aşağı beş yukarı, çevrenizde maruz kaldığınız muhabbetleri anımsayacaksınız. Yalnız siz yaşadığınızda sinir bozucu olan şeyler Efsun’un başına geldiğinde ve Şebnem Burcuoğlu’nun espirili yazım dili ile birleştiğinde baya yüzünüzü güldürecek :) Romantik komedi tadında bir roman gerçekten.




Kitabın adına bakıp muhtemelen okumadan ‘koca bulma yolları, erkekleri tavlama tüyoları’ gibi alakasız yorumlar var internette ama içeriği pek de öyle değil. Ufak tefek tüyolar var tabi ki ama ağırlıklı olarak Efsun ve Efsun gibilere aileleri, akrabaları, komşuları tarafından yapılan bazen komik bazen sinir bozucu baskı anlatılıyor. Efsun’un derdi koca değil aşkı bulmak ama ailesinin öyle değil maalesef. Efsun ilişkilerinde olduğu gibi, içinden geldiği gibi şeffaf olmanın doğru olduğunu düşünen ve böyle yaşayan doğal bir kızımız. O kadar ki trip atmayı bile bilmiyor :) :) Kuzenleri, teyzesi, anneannesi, annesi el birliği ile Efsun’a cilve yapmayı, trip atmayı, imalı konuşmayı öğretmeye çalışıyor; telefon mesajlarına hemen cevap verme, seni almaya geldiğinde hemen aşağıya inme, hoşuna gitmeyen bir şey yaptığında bunu ona açıkça söyleme,hemen trip at gibi gibi :)

Uzun zamandır okuduğum en eğlenceli ve komik kitap gerçekten. Keyifsiz bir anda elinize aldığınızda modunuzu değiştirip, enerjinizi yükseltiyor. Zaten çok akıcı bir dille yazıldığı için birkaç saat içinde bitiriyorsunuz.

Tek sorun kitap öyle küt! diye bitti. N’oldu anlamadım yani mutlu son mu hazin son mu? İkinci kitabını merakla bekliyorum :)

Not: Görseller http://www.hurriyet.com.tr/'den alıntıdır. 

6 Haziran 2014 Cuma

Elmalı Crumble veya Elmalı Kırıntı Turta

Crumble; uygun olan her hangi bir meyveyi hamur parçalarıyla kaplayarak hazırlanan bir İngiliz tatlısı. İçerik olarak hemen hemen bizim meyveli tartımızın aynısı ( ne kadar bizim olduğu tartışılır ama :) ) ama şekil olarak hamuru tart gibi pürüzsüz değil, kırıntı gibi.



Güzel tarafı pratik olması, lezzetli olması ve salaş, farklı bir görüntüsünün olması bir de bizim gibi iki kişi veya yalnız yaşayanlar için malzemeleri dörde bölerek porsiyonluk yapabiliyor olmanız veya hamuru buzlukta uzun süre saklayabiliyor olmanız.

Bu arada ben tarifi tek kişilik porsiyon olarak ufak toprak kaplarda yaptım, toprak kap yoksa sufle kabında da yapabilirsiniz. Yukarıdaki malzemelerden sekiz kişilik crumble hazırlanabiliyor.

Hamur malzemeleri;
  • 1/3 su bardağı un
  • 1 su bardağı yulaf ezmesi
  • 1 su bardağı ceviz içi
  • 1/2 su bardağı şeker
  • Bir tutam tuz
  • 75 gr soğuk tereyağı

Meyve Karışımı için malzemeler
  • 4 adet orta boy elma
  • 1 çay bardağı kuş üzümü
  • 1 çay kaşığı tarçın



Hamuru için tüm malzemeleri mutfak robotunun haznesine alıp aralıklarla karıştırıyoruz. Hamurunuzda bezelye büyüklüğünde topaklar oluşana kadar karıştırmaya devam ediyoruz. Hamurumuz hazır olduğunda onu kenarda bekletip meyve karışımımızı hazırlamaya başlıyoruz. 

Meyve karışımı için elmayı rendeliyoruz, tarçın ve kuş üzümünü ekleyip karıştırıyoruz.

Meyve karışımımızı sekiz eşit parçaya bölerek fırın kaplarına yerleştiriyoruz. Meyvelerin üzerine de topaklanmış hamurumuzu yine sekiz eşit parçaya bölerek ekliyoruz. Hamuru düzleştirmiyoruz, kıtır kıtır pişmesi için meyvenin üzerinde minik tepeler halinde kalması gerekiyor. Bu şekilde 180 derece önceden ısıtılmış fırında 30-40 dakika üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. 

Afiyet olsun, kilo olmasın :)

1 Haziran 2014 Pazar

Indıla ile mutlu hafta sonları..




Bu kız öyle tatlı ki..

Sesi, şarkısı, klibi tam bi' hafta sonu neşesi :)

Tam da böyle daral geldiği anlarda dinlenecek, dinleyince insanın modunu değiştirecek bi' şarkı..

Dinleyin diyorum kısaca..

Mutlu hafta sonları :)


O Biiiiiiiir Çikolatalı Çilekli Pasta (:

Son aylarda doğum günü pastalarını evde yapmak gibi bir huy gelişti bende. Hayır öyle tahmin ettiğiniz gibi şeker hamurlu süslü pastalardan değil yaptıklarım. Kekimtrak bir pandispanyanın arasına muhallebimtrak bir sos ve üzerine çikolata, meyve, fındık, fıstık falan filan. Çok havalı değil ama pek samimi :)

Lafı çok uzatmadan tarife geçeyim çünkü tarif baya uzun.. (:


Pandispanya

Pandispanyanın tarifi Müge Hanım'ın Hünerli Bayanlar blogundan aldım. Pasta yapmaya meraklıysanız tariflerine göz atmanızı tavsiye ederim.  Tam dokuz farklı pandispanya tarifi var. 

Malzemeler
  • 4 yumurta
  • 4 Türk kahvesi fincanı toz şeker
  • 3 Türk kahvesi fincanı un
  • 1 Türk kahvesi fincanı buğday nişastası
  • 2 yemek kaşığı kakao
  • 2 yemek kaşığı sıvıyağ
  • 3 yemek kaşığı kaynar su
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya
Fırınımızı 180 dereceye ayarlayıp ısıtıyoruz.Yumurta aklarını cam bir kasede krem şanti kıvamına gelene kadar çırpıyoruz, ardından şekerin yarısını ekleyip şeker eriyene kadar çırpmaya devam ediyoruz. Ayrı bir kasede yumurta sarılarını, kalan şekeri ve kaynar suyu 6-7 dakika çırpıyoruz. Ardından sırayla yağı, elediğiniz toz malzemeleri ve yumurta aklarını ekleyerek hamurumuzu yağlanmış ve unlanmış kalıba döküyoruz. 45-50 dakika kadar fırında pişiriyoruz. Kürdan testi ile pişip pişmediğini kontrol edebilirsiniz :) Piştikten sonra pandispanyamızı soğumaya bırakıyoruz. 

İç Krema

Malzemeler

  • 2 su bardağı süt
  • 1 çay bardağı toz şeker
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 tatlı kaşığı tereyağı
  • 1 paket vanilya
Toz şeker, un ve vanilyayı derin bir tencerede karıştırın. Önce toz malzemeleri karıştırmak, süt eklendiğinde topaklanma riskini yok edecektir, alın size minik bir mutfak sırrı size :) Sonra sütü ekleyip, tencereyi ocağa alıyoruz. Kısık ateşte sürekli karıştırarak pişiriyoruz. Koyulaşıp kıvamını bulduğunda ocağı kapatıp tereyağını ekliyoruz ve karıştırmaya devam ederek tereyağını eritiyoruz ve ılımaya bırakıyoruz.

Soğuyan pandispanyayı enine ikiye bölüyoruz. Alt tabanı tabağa alıp, hafif ılımış olan iç kremayı kenarlarından taşmayacak şekilde üzerine yayıyoruz ve üst tabanı kapatıyoruz. Dilerseniz ara kata çilek, damla çikolata veya dilediğiniz başka bir şey ekleyebilirsiniz. Ben kremanın meyvenin tadını ekşittiğini düşündüğüm için tercih etmiyorum. 

Dış Krema

Malzemeler
  • 200 gr çikolata ( Ben Ülker'in pasta çikolatasını kullandım. Kıvamı çok iyi oldu ama tadı çok yoğun, kakaosu çok fazla. Bitter çikolata sevmeyenlerin beğeneceğini sanmıyorum. )
  • 200 ml krema
Kremayı sos tenceresine alın ve ısıtın. Çikolatayı bıçak yardımı ile ufak parçalara ayırarak kremanın içine ekleyin. Çikolata hızlı yanan bir gıda olduğu için tencereyi en küçük gözde ve en kısı ayarda ısıtmanızı öneririm. Çikolata tamamen eridikten sonra pastayı kaplamadan önce biraz soğumasını bekleyin. Sıcak krema eriyip akacak ve pastayı kaplamanızı zorlaştıracaktır. Soğuduktan sonra kremayı önce pandispanyanın üzerine dökün sonra spatula yardımı ile yayarak düzeltin ve kenarları kaplayın. 

Pastanızı bu şekilde buzdolabında 3-4 saat beklettikten sonra servis öncesinde çilek ve antep fıstığı ile süsleyin. Aynı tarif vişne ve fındık ile de çok leziz oluyor, damak tadınıza hangi meyve uygun ise onunla deneyebilirsiniz.



Pastamız servise hazırdır :)

Sevgiler







8 Mayıs 2014 Perşembe

Bu Kurabiye Bi' Harika Dostum! (:

öyle bir kurabiye ki lezzetini bi kenara bırakın, fırında kaldığı 9 dakika onun yavaş yavaş çatlamasını izlemek bile keyifli :)


Bildiğimiz kurabiyelere hiç benzemiyor, bir kez olsun denemenizi öneririm. Zaten bir kez yaparsanız ertesi gün tekrar yapacağınızdan emin olabilirsiniz, hatta sonraki gün de :)

Malzemeler

  • 1 yumurta
  • 1 yemek kaşığı oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı
  • 1 çay bardağı toz şeker
  • 1 vanilya
  • 1/2 paket kabartma tozu
  • 1,5 çay bardağı un
  • 25 gr kakao
  • 1,5 yemek kaşığı süt
Dışı için;
  • 2 yemek kaşığı pudra şekeri

Önce şeker ve yumurtayı mikser ile şeker eriyene kadar çırpıyoruz. Tereyağını ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Sonra sırası ile toz malzemeleri ve sütü ekleyip kek kıvamından biraz daha koyu, kurabiye hamurundan cıvık bir hamur elde ediyoruz. Bu arada fırınımızı ısınması için 170 derecede açıyoruz. Hamurumuzu 15 dakika buzdolabında dinlendirdikten sonra hamurdan küçük parçalar alarak nazikçe elimizde yuvarlıyoruz. Evet nazikçe çünkü normal kurabiye gibi yuvarlarsak hamur cıvık olduğu için elimize yapışıyor ve şekil vermek zorlaşıyor :) Yuvarladığımız kurabiyeleri pudra şekerine bulayıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye diziyoruz. 9-10 dakika fırında pişiriyoruz. 

Fırında 10 dakikadan fazla tutmayın, görüntüsüne bakıp pişmediğini düşünebilirsiniz ama emin olun pişti :) Eğer daha uzun süre fırında kalırsa taş gibi olabilir. 

Yerinizde olsam hemen şimdi kalkıp yapardım bi' tepsi :) 

Sevgiler, 




19 Nisan 2014 Cumartesi

Canım Ekmeğim :)

Fırından çıkınca onu böyle sevdim gerçekten :) canım ekmeğim diye sevdim, nerdesye sarılıp öpecektim bile :) Bugüne kadar börek, poğaça, kurabiye birçok şey yaptım ve hepsini de çok keyifle yaptım ama ekmek yapmak çok hoş bir şey. Diğerlerinden daha fazla keyif ve mutluluk verdiği kesin derken ''abartıyor muyum acaba? altı üstü ekmek uzay mekiği değil'' diye soruyorum kendime.. Hayır, abartmıyorum! Bence hemen kalkıp bi ekmek yapın, çok iyi gelecek :) Ama sanki birazcık abartmış da olabilirim, hayatımda ilk kez ekmek yapıyorum da :) :) :)
Baştan söyleyeyim biraz uzun sürüyor, birazcık sabır gerekiyor. Ama 24 saatin sonunda aşağıdaki gibi nur topu gibi bi' ekmeğiniz oluyor :)


Tarifi iki gün önce Özge'nin Oltası'nda gördüm ve dün hemen yapmaya başladım. Tariften bahsederken 'daha önce hiç ekmek yapmamış olsanız bile bunu yapabilirsiniz, garanti veriyorum' diyordu, gerçekten de öyle oldu. Çünkü ekmeği yapmanın hiç bir zorluğu yok, yoğurmuyorsunuz bile. Tek zorluğu beklemek..

Malzemeler
 - 3 su bardağı un ( ben yarısını beyaz un, yarısını tam buğday unu olarak kullandım.)
- 1 çay kaşığı instant maya 
-1,5 tatlı kaşığı tuz
-1 su bardağı + 10 yemek kaşığı su
Bunların dışında tezgahı unlamak için mısır unu ve pişirmek için yağlı kağıda ihtiyacımız olacak.
Çukur bir kasenin içine tüm malzemeleri koyun ve elinizle veya tahta kaşık ile karıştırın. Öyle uzun uzun yoğurmayın ama sadece malzemeleri karıştırın en fazla bir dakika. Sonra üzerini streç film ile kaplayın ve  oda sıcaklığında 12-18 saat mayalanmaya bırakın. 
18 saatin sonunda hamurumuz baya baloncuklaşmış olacak, bu hali ile çok sevimli görünüyor :) Mısır unu ile unladığınız tezgaha mayalanmış hamuru dökün, sonra hamurun üzerini ve ellerinizi de biraz unlayın. Hamurun kenarlarını içe doğru katlayarak toparlayın. Üzerine tekrar streç film ile kaplayıp 15 dakika daha bekletin. 
Bu arada ekmeği pişireceğiniz kabı hazırlayabilirsiniz. Tarifte seramik veya döküm tencere de yapılabileceği söyleniyordu ama tencerelerimin plastik kulplarını çıkarmak zor geldiği için ben üçüncü alternatif olan borcamı tercih ettim. 2 litrelik yuvarlak kapaklı kase gibi olanlardan kullandım. 
Dinlenmiş  hamura yuvarlak şekil verip, pişireceğiniz kabın içine önce yağlı kağıdı sonra hamuru yerleştirin ve üzerine biraz daha mısır unu serpin. Dilerseniz benim yaptığım gibi bıçakla artı işareti yapabilirsiniz hamurun üzerine, pişerken fotoğraflarda gördüğünüz gibi açılıyor. Bu şekilde 2 saat daha bekliyor ama bu son beklemek gerçekten :)


2 saatlik sürenin bitmesine yarım saat kala fırınınızı 210 dereceye ayarlayıp ısıtın. Süre dolduğunda borcamın kapağını kapatıp fırına verin. 30 dakika sonra borcamın kapağını alın ve üstü açık bir şekilde 30 dakika daha pişirin. Çıkınca tel ızgaranın üzerine alıp bir süre dinlenemeye bırakın ama fazla da soğutmayın çünkü sıcak sıcak çooook lezzeti oluyor :) 
Pazar kahvaltısında yetiştirmek için hala vaktiniz var.. Hemen başlayın der ben :)

Mutlu haftasonları...

10 Nisan 2014 Perşembe

Bırakmak İstiyorum

Eşim sigara içiyor, uzun yıllardır içiyor. Ben içmiyorum, önceden de içmiyordum ama içenleri de kınamıyordum ama yaş ilerledikçe, sağlık konusunda daha hassas olmaya başlayınca ve etrafımda tek sigara içen insan eşim olunca 'ne zaman sigarayı bırakacaksın?' diye söylenmeye başladım. Her sigara tiryakisinin verdiği bildiğiniz yanıtları verdi sürekli, sürekli erteledi ama son 4 gündür hiç içmedi :) Sanırım bu kez gerçekten bırakacak. 4 gündür içmemesinin sebebi sigarayı bırakmış olması değil ama olsun. Birkaç gündür bademcik+ateş problemi ile evde istirahat etmek durumunda kaldığı için sigara içemedi. Bu arada ''Bırakmak İstiyorum'' filmi de gösterime girince sigarayı bırakma kararının temellerini sağlamlaştırmak amacıyla bu filme gidelim dedim. 



Emre Üstünçınar dünyada başarı oranı en yüksek sigara bıraktırma yöntemi olan Allen Carr'ın Türkiye Kurucusu ve terapisti. 2004'ten bu yana sigarayı bırakma terapileri yapıyor. Film de bu terapilerin özeti niteliğindeymiş. Kendisi de hayatının yaklaşık on beş yıllık bir bölümünde günde bir-bir buçuk paket kadar sigara tüketmiş ve bırakmış. Yine bu konuda 'Sigara Sevdiklerinizi Öldürmeden' isimli bir kitap da yazmış. 

Filmde alışılagelmişin aksine neden sigara içmemek gerektiği, sigaranın zararları değil, sigara alışkanlığından nasıl kurtulacağınız anlatılıyor. Hatta öyle ki 21.yy'da içenlere sigara zararlıdır demek zekalarına hakaret etmektir diyor, kesinlikle haklı :) Sigara bağımlığı ile ilgili bilindik bahanelere farklı bir bakış açısı ile yaklaşıyor ve bahanelerinizi teker teker eritiyor. Size de sigarayı bırakmak kalıyor. Ayşe Arman'a bile sigarayı bıraktırdı. Röportajı için tıktık..

Sigarayı bırakma fikrini aklının ucundan geçirenlere bile mutlaka filmi izlemelerini öneririm. Sizi bağımlılığınız ile yüzleştiriyor, yöntemi, anlatımı oldukça ikna edici. Ya da ben sigara içmediğim için kolay ikna oldum :)

Sağlıklı günler dilerim.. :)



8 Nisan 2014 Salı

Ev Yapımı Fıstık Ezmesi :)

Kızlaaaaar toplanın Pazar kahvaltılarınız için çok fıstık bir tarifim var  :) hem çok pratik, hem çok lezzetli, hem farklı hem havalı bi tarif!


Aslında buna tarif bile denmez, ta evet evet bu sadece bi ta :):):) tarif olabilecek kadar uzun bile değil :):):) neyse bayık espiriyi okumamış gibi yapın ;)

Tek malzememiz tuzsuz fıstık, hepsi bu. Miktarı size ve rondonuzun boyutuna bağlı. Aslında bir su bardağı fıstıktan yeterli miktarda fıstık ezmesi oluyor ama benim rondom biraz geniş bir hazneye sahip. İçine az malzeme koyunca bıçakları boşa dönebiliyor o yüzden iki bardak fıstık ile yaptım. Şimdi gelelim fıstık ezmesinin yapılışına; fıstıkların kabuklarını ayıklıyoruz, rengi koyulaşmış olanları ayırıyoruz çünkü tadı acı olabilir. Kalan fıstıkları rondoya koyup, çalıştırıyoruz. Fıstıklar önce un gibi toz haline gelecek sonrasında yağı çıkıp sürülebilir bir kıvam alacak. ve fıstık ezmemiz hazır, hepsi bu kadar :) 

Marketlerde kavanozlarda satılan hazır fıstık ezmesi gibi hafif tatlı bir tat beklemeyin, çünkü içinde şeker, tatlandırıcı yok, hiç bir katkı maddesi yok, en sağlıklı hali ile sofranızda :) Yine de damak tadınıza uygun olmazsa bir miktar bal ile karıştırabilirsiniz.

Ben tarifi diyettedegilim 'in blogunda görüp denedim, takip etmeye devam ediyorum. Diğer sağlıklı tariflerini de deneyeceğim.

Afiyet olsun :)


-

Adriano Antique Cafe & Shop


Cuma akşamı evdeysem Medcezir'i mutlaka biraz izlerim. Kim ne giymiş, skandallar kraliçesi Sedef bu hafta ne yapmış diye bakınırım :) Geçtiğimiz haftalarda Medcezir'i izlerken Yaman ve Mira deniz kenarında çok tatlı bir cafede oturuyorlardı. Bu kadar güzel manzarası olup, bu kadar sakin olan ve İstanbul'da olan neresi kaldı diye düşündüm, bulamadım.. Google sağolsun, kısa bir araştırma ile yanıt buldum :) ve sonraki sabah kahvaltıda oradaydım :) 



Adriano Antique Cafe, Tuzla Manastır bölgesinde denizin hemen kıyısında sessiz,huzurlu kendinizi sıcacık ev havasında hissedeceğiniz otantik bir mekan... Huzur ama ne huzur, yok böyle bi sakinlik.. 


Biz pazar sabahı erken saatlerde gittik, 9.00 gibiydi sanırım. Kahvaltı öncesi yürüyüş yaparız diye erken çıkmıştık ama havanın yağmurlu olması sebebiyle yürüyüş planımızı iptal edip, erkenden mekana gitmiş olduk. Saatin erken olmasına rağmen 4-5 masa doluydu. Gitmeden önce foursquare 'den yorumlara baktım. Genel olarak fiyatların çok pahalı olduğundan bahsediliyor ki hiç öyle değil, aksine porsiyonlara ve manzaraya kıyasla uygun fiyatlı bir mönüsü olduğu bile söylenebilir. Servis evet söylendiği gibi biraz yavaş ama mekan öyle ev rahatlığındaki çayın biraz geç gelmesi germiyor insanı :) 



Yukarıdakiler ise Adriano Antique Cafe & Shop 'un shop kısmından tahmin ettiğiniz gibi :)



İstanbul gürültüsünden uzak sevdiklerinizle keyifli vakit geçirmek isterseniz Adriano Antique Cafe'ye mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Yalnız İstanbul'un sadece gürültüsünden uzaklaşmıyorsunuz kendisinden de baya uzaklaşıyorsunuz :) Anadolu yakasında oturmama rağmen trafiksiz yolda bile birazcık uzun sürdü Adriano Antique Cafe'ye varmak.. 

Aşağıdaki fotoğraf ise internetten, biz gittiğimizde sadece yağmurluydu ama bu tatlı mekanı böyle karlı bir havada da görmeyi isterim. Kar çok yakışmış öyle değil mi? :) Zaten bu yıl kara hasret kaldık.. Nerde o eski karlar kışlar...



Gitmek isteyenler için adres ve telefon; 
Postane Mahallesi Cafer Bey Sokak No:43, 34940 Tuzla, İstanbul 
0216 447 20 52

Sevgiler,


13 Mart 2014 Perşembe

Uydurmasyon Patates Yatağında Somon

Ben aslında hiç yemek yapmayı bilmezdim.

Bilmezdim makarna ve yumurta dışında bir şey, haa pardon bi' de spesiyalim kısır :) Bu kadar yani, bilmezdim ve sevmezdim de. Acıkınca sandviç yapılırdı hemencecik bana göre.

Sonra evlendim ve sonra bana ne oldu, nasıl oldu anlamadım. İçimden bi Emine Beder bi Oktay Usta çıktı aniden :)  Makarnayı bile yapış yapış yapan ben, hünkar beğendiler falan yapmaya başladım. Yok, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçtiği için değil, yani eşim öyle pek yemek yiyen biri değildir. Kendi özgür irademle mutfağa girdim yani ve çıkmak bilmedim :) :) 

Bi dünya yemek bloguna üye olmuş, her gün yepyeni bir tarif deniyordum. İşten eve gelir gelmez mutfağa girip sürekli bir şeyler pişiriyordum.  Sonra hızımı alamadım ben, şahsen, bizzat kendim tarif uydurmaya başladım :):):) 

Öyle böyle derken iki yılı aşkın süredir hemen her gün bir şeyler pişiriyorum. Hala bloglardan faydalanıyorum ama hiç bir tarifi birebir uygulayamıyorum, ya bir şeyini çıkarıyorum, ya bir baharat ekliyorum, kızartma olan tarifi fırınlayarak pişiriyorum gibi gibi.. Bu süre zarfında yemek yapmanın ne kadar keyifli bir şey olduğunu keşfettim. Yemek yapmadığım yıllarıma yanıyorum şu an:):):) Keşke doğar doğmaz mutfağa girseymişim diyorum :) 

Uydurmasyon tariflerimden patates yatağında somonu aşağıda huzurlarınıza sunuyorum :)



Malzemeler
- 2 dilim somon
- 1 orta boy patates
-1 kırmızı soğan
-2 diş sarımsak
-1 yemek kaşığı zeytinyağı
-Dağ kekiki
-Tuz
-Limon
-Su

Somonların üzerine tuz, karabiber ile tatlandırın ve 20 dakika dinlendirin. 180 derecedeki fırında 30-35 dakika pişirin.  

Bu arada somonumuz fırında pişerken biz de yatağını hazırlayalım. Zeytinyağını tavaya alalım, ince ince kıyılmış soğan ve sarımsağı ekleyerek kısık ateşte kavuralım. Ardından minik küpler şeklinde doğranmış patatesleri, tuzu ve dağ kekiğini de ekleyerek kavurmaya devam edelim. Tavaya yapışmaya başlayınca biraz sıcak su ekleyerek altını iyice kısalım ve tavanın kapağını kapatıp 5-10 dakika daha pişirelim. 

Somonlarımız piştikten sonra tabağa önce patatesli soğanlı sosu yayalım, üstüne somon dilimini yerleştirelim ve bir dilim limon sıkalım. Omega 3 kaynağımız servise hazırdır :) 

Afiyet olsun...



11 Mart 2014 Salı

Türk Kahvesi ile Peeling

Peeling cildimizin üst katmanındaki ölü deriyi, yağ tabakasını, makyaj kalıntılarını, toz ve hava kirliliğinin partiküllerini temizleyerek yerine taze ve genç deri gelmesini sağlar. Bu yeni deri ile cildimiz daha parlak, daha açık tonda ve daha sağlıklı görünür. Ayrıca leke ve sivilce tedavisinde de iyileşme sürecini hızlandırır.

Artık tüm cilt bakım markalarının peeling ürünleri de mevcut. Ancak dilerseniz evinizdeki malzemeler ile de peeling yapabilirsiniz.

Hazırlaması çok pratik ve masrafsız olan bu peeling tarifi ile hem cildinizin ölü derisini arındıracak hem de cildinizi nemlendireceksiniz.


Malzemeler
- 1 tatlı kaşığı türk kahvesi
- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı

Bir kasenin içerisinde kahve ve zeytinyağını karıştırın. Hazırlandığınız karışımı parmak uçlarınız ile masaj yaparak cildinize sürdükten sonra 5 dakika kadar bekletin ve soğuk su ile temizleyin. Bu kadar basit :)


Haftada 1-2 kez bu karışımı cildinize uyguladığınızda gelişmeyi kısa sürede hissedeceksiniz :)

Sevgiler,


Kış Bitmeden Bi' Kabak Tatlısı :)

Bal kabağı benim için uzun yıllar sadece Sindirella'nın arabasına dönüşen bir şeydi :) O bal kabağı ile tatlısı yapılan bal kabağı tatlısının aynı kabak olduğunu bile yıllar sonra öğrendim :) Tıpkı yeşil gözlü annemin etrafı yeşil görmediğini öğrendiğimde şaşırdığım gibi, buna da baya şaşırmıştım! ( şaka değil, sanki ben etrafı kahverengi görüyormuşum gibi annem yeşil görüyor sanıyordum.:)  )

Neyse günlerden bir gün, tam olarak kaç yaşındaydım bilmiyorum ama ilkokul üç veya dördüncü sınıftaydım sanıyorum. Bir şekilde Sindirella'nın o kıvrımlı, dilimli ve yuvarlak bal kabağını soyup doğradığında bildiğimiz tatlısı yapılan kabak olduğunu öğrendim :)


Sonra yıllar geçti, ben büyüdüm, mutfakta beni bile şaşırtacak şeyler yapmaya başladım ve bir gün kış mevsimi gelince özellikle balıkçıların menüsünde yerini alan bu geleneksel tatlımızı evde denemeye karar verdim. 

 Kabak tatlısını tencerede yapan da var, fırın da yapan da, önce tencerede pişirip sonra fırına atan da. Ben tercihimi fırından yana kullandım. Fırında ağır ağır pişen her şey bana daha lezzetli gelir. 

Malzemeler:
-1 kg bal kabağı
-1 veya 1,5 su bardağı şeker
-2 yemek kaşığı bal (isteğe göre)
-1 su bardağı iri öğütülmüş ceviz


Marketlerde bal kabağı soyulmuş ve dilimlenmiş bir şekilde satılıyor, kesinlikle bunlardan almanızı tavsiye ederim. Bütün halde olan bal kabaklarının sevimli görüntüsüne kanmayın, onu soymak ve dilimlemek için ciddi efor sarf etmek gerekiyor. O arada tatlıyı yapmaktan bile vazgeçebilirsiniz benden söylemesi ;)

Kabakları dilimleyip seramik, cam veya teflon bir fırın kabına yerleştirin. Üzerini toz şeker ile kaplayın. Mümkünse üzerini streç film ile kaplayıp 3-4 saat bekletin, bu arada kabaklar suyunu salacak ve şekerler eriyecektir. Aslında tarifte verdiğim şeker ölçüsü tatlı olması için yeterli bir ölçü ama pişerken biraz karamelize olmasını isterseniz fırına vermeden önce 2 yemek kaşığı balı da tatlının üzerine ekleyin. 200 derece fırında tamamen yumuşayana kadar pişirin. Benim fırınımda yaklaşık 35-40 dakika sürüyor. Servis tabağına aldığınız bal kabağını dilimlerinin üzerine iri öğütülmüş ceviz serperek servis yapabilirsiniz.

Kış bitmeden bu bol lifli, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir gibi içerdiği elementler yönünden oldukça zengin olan bal kabağının tatlısını denemenizi öneririm.

Afiyet olsun :)

9 Mart 2014 Pazar

Havuçlu Tarçınlı Kremalı Kek

6 yıl kadar önce Çağan Irmak'ın Issız Adam filmi ile hayatımıza girmişti havuçlu-tarçınlı kek. Herkesin tarifi arkadaş grubuna forward ettiğini hatırlıyorum, bana bile defalarca ulaşmıştı ki o zamanlar sadece yumurta kırabiliyordum :) :) O kadar popüler oldu ki sonrasında birçok cafenin bile mönüsüne girdi.

Şimdi sizin ile bu kekin içerik olarak da görüntü olarak da biraz daha  geliştirilmiş versiyonun tarifini paylaşacağım. Tarifi ilk kez Kevser'in Mutfağı'nda gördüm. Görüntüsü o kadar şekerdi ki hemen denedim, sonra bir kez daha, bir kez daha .. Hatta bir keresinde doğum günü pastası olmak bile kısmet oldu kekimize :)


Malzemeler
Kek için
- 3 yumurta
- 3/4 su bardağı şeker
- 3/4 çay bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı süt
- 2,5 su bardağı un
- 1 paket kabartma tozu
- 1 tatlı kaşığı tarçın
- 2 orta boy rendelenmiş havuç
- 1 su bardağı rondolanmış ceviz

Krema için
- 200 ml krema
- 2 yemek kaşığı pudra şekeri

Öncelikle keki için fırınımızı 190 derecede ısıtmaya başlıyoruz. Yumurta ve şekeri bir süre çırpıyoruz, ardından sıvı yağ ve sütü ekleyerek çırpmaya devam ediyoruz. Ayrı bir kapta un kabartma tozu ve tarçını karıştırarak bunu yavaşça karışıma ekliyoruz. Son olarak havuç ve cevizi ekleyerek çırptıktan sonra kekimizi yuvarlak kek kalıbına dökerek, üzeri kızarana kadar fırında pişiriyoruz.

Bu arada krema ve pudra şekerini çırparak buzdolabına alıyoruz.

Kekimiz pişip soğuduktan sonra önce üzerindeki bombeli kısmı kesip düzeltiyoruz. Sonra da pandispanya gibi ortadan ikiye kesiyoruz. Kremanın yarısını ilk katın üzerine yayıyoruz. Dilerseniz damla çikolata da ekleyebilirsiniz kremanın üstüne. Sonra diğer katı koyup kalan kremayı da bu katın üzerine yayıyoruz. Kekin bombesini düzeltmek için kestiğimiz parçasını ise elimizle ufalayıp kekin üstüne serpiyoruz. 

Kekimiz aşağıdaki gibi servise hazırdır :)


Afiyet olsun :)


3 Mart 2014 Pazartesi

Amiş Dostluk Ekmeği

Ekmek dediğime bakmayın, aslında bu bir mayalı hamur mayası. 10 gün boyunca her gün alaka ve sevgi gösterdiğiniz hamurunuz mayalanıyor, bu mayadan çeşit çeşit mamalar yapıyorsunuz :)



Tarif Arkadya Yayınevi'nin Dostluk Ekmeği isimli kitabından, henüz okumamış olanlara mutlaka tavsiye ediyorum. Tam da şu soğuk günlerde koltuğunuza gömülüp, battaniyenize sarılıp, okumalık bir kitap. Sıcacık bir roman, karakterler 'ahh burda olsa da arkadaş olsak' :) diyebileceğiniz türden. Kış bitmeden mutlaka alın ve okuyun diyorum kısaca :) 

Bu kitabı yemek yapmayı ne kadar çok sevdiğimi bilen canım arkadaşım -kendisi Arkadya Yayınevi'nin editörlerindendir-Yasemin hediye etti. Heyecanla kitabı birkaç gün içinde bitirdim ve başladım hamuru mayalamaya :) O kadar keyifliydi ki, her gün ilgileniyorsunuz, karıştırıyorsunuz veya yeni malzeme ekliyorsunuz. 10 günün sonunda ise mayayı dörde bölüyorsunuz, her bir parçayı birine hediye edebilirsiniz veya benim gibi kimseye vermeye kıyamazsanız  kitaptaki tarifleri tek tek deneyebilirsiniz :) Ben önce muzlu-fındıklı dostluk ekmeğini denedim, sonra da krep tarifini, kalan iki mayam da buzlukta yeni tarifler için bekliyor :)

Bu postta hem dostluk ekmeği mayalanma sürecinin hem de muzlu-fındıklı dostluk ekmeğinin tarifini paylaşacağım.

 Amiş Dostluk Ekmeği Tarifi 


Hazırlamış olduğunuz mayalı hamurunuzu oda sıcaklığında tutmaya devam edin. Bu, hamurun kabarıp mayalanması için gereklidir. Hamuru koyduğunuz kabı kapatırken, içerideki havayı tamamen boşalttığınızdan emin olun. Hamuru kesinlikle metal kaşık ya da kase yardımıyla KARIŞTIRMAYIN. Çünkü bu, hamurun mayalanma sürecine zarar verir.

1. Gün: HİÇBİR ŞEY YAPMAYIN
2. Gün: Hamuru karıştırın.
3. Gün: Hamuru karıştırın.
4. Gün: Hamuru karıştırın.
5. Gün: Hamuru karıştırın.
6. Gün: Karışıma bir su bardağı un, 1 su bardağı şeker ve 1 su bardağı süt ekleyerek karıştırın.
7. Gün: Hamuru karıştırın.
8. Gün: Hamuru karıştırın.
9. Gün: Hamuru karıştırın.
10. Gün: Aşağıdaki talimatları takip edin.

1. Hamuru metal olmayan herhangi bir kaseye boşaltın.
2. Yarım su bardağı un, yarım su bardağı şeker ve yarım su bardağı da süt ekleyin.
3. Hamuru 4 eşit parçaya ayırın.
4. Birini kendiniz için ayırın ve diğer üç parçayı da tarifle beraber sevdiklerinize verin.


Muzlu Fındıklı Dostluk Ekmeği


Fırını 170-175 derecede önceden ısıtın.Kalan hamuru kaseye boşalttıktan sonra aşağıdaki malzemeleri ekleyin:

3 yumurta
1 su bardağı sıvı yağ
Yarım su bardağı süt
1 paket vanilya (Ben bir şişe Dr. Oetker vanilya aroması koydum)
2 çay kaşığı tarçın
1 paket kabartma tozu
Yarım çay kaşığı tuz
Yarım çay kaşığı karbonat
2 su bardağı un
1-2 paket muz aramalı puding. Puding toz halinde katılacaktır.
2 adet orta büyüklükte,püre haline getirilmiş muz
 1 su bardağı dövülmüş fındık

İki adet baton kek kalıbını yağlayın. Kek kalıbınız büyükse bir tanesi de yetecektir. Ben dikdörtgen borcam kullandım.Bir kase içine yarım su bardağı şeker ve 1 buçuk çay kaşığı tarçın koyup karıştırın.Yağladığınız kalıpların içine şeker ve tarçın karışımını serpin. Hamuru kalıbınıza döktükten sonra kalan şeker tarçın karışımını hamurun üzerine dökün.Bir saat kadar ya da hamur tepsinin kenarlarından çözülene veya ortasına batırdığınız bıçak temiz çıkana dek pişirin.

Dostluk ekmeğiniz hazıırrrr! Bi' de güzel çay demleyin, ohh misss :)


Sevgiler :)