24 Temmuz 2015 Cuma

Ali Mete ile Sihirli 100 Gün :)


Çocuk sahibi olmak bana hep çok uzak ama hep çok yakın gelirdi. Bir yengeç burcu olarak mutlaka günün birinde anne olmak istiyordum ama bir taraftan da kafamda oturtamamıştım bi' türlü. Hamileliğimin son günlerinde bile eşimi ve kendimi anne-baba olarak, kucağımızda bebekle, evdeki yaşamımızı üç kişi olarak hayal edemiyordum. Hatta hamileyken mağazalarda gezinirken vitrine yansıyan göbeğimi görünce birden irkilirdim, o göbeğe bile, Ali Mete'nin karnımda olmasına bile alışamamışken birden bire sihirli 40 hafta bitmeden 39. haftamızda Ali Mete hayatımıza girdi.

9 ay boyunca hep hakkında konuştuğumuz, hayaller kurduğumuz, espriler yaptığımız Ali Mete artık gerçekti, canlı, kanlı minicik bir adam olarak karşımızdaydı. Ne tuhaftı. Bu bizim miydi şimdi? Hep bizimle mi yaşayacaktı? Çok da minikti. Nasıl giydirip, soyacaktı ki? Hastanedeki Nazan hemşire de bizimle eve gelseydi olmaz mıydı? Neden böyle ağlıyordu? Bir derdi varsaydı söyleseydi. Gözleri de maviydi, kucağımda gören benim çocuğum olduğunu da düşünmezdi, arkadaşımın falan sanırdı. Ama hep hayal ettiğim gibi eşime benziyordu, onun kucağında gören tıp demiş burnundan düşmüş derdi :) Acaba en çok kimi sevecekti? Nasıl biri olacaktı? Her sabah uyandığında 'anneciğim seni çok seviyorum' diye boynuma sarılacak mıydı? Koç burcu çok zor demişlerdi, gerçekten öyle miydi?Büyüdüğünde iyi anlaşacak mıydık? Peki ben ne zaman torunumu kucağıma alacaktım? 'lara kadar uzayan bir dünya soru kafamda dönüp dururken Ali Mete ile birlikteliğimizin 14. gününde çılgınlar gibi ağlamaya başladığında hayatımın en yorgun, en uykusuz, en bitkin dönemi; Ali Mete ile 24 saat yapışık omuz omuza günlerimiz başlamıştı. Artık ne bugünü ne yarını düşünmeye vaktim vardı. Maalesef sevgili bebeğimiz kolik seviyesinde, Tuba teyzesinin deyişiyle efsane bir gaz-man olmuştu.

Doktorumuz, 'bu bir süreç, idare edeceksiniz. zamanla geçer' deyince hemen başka doktorlar aramaya başlamıştım bile. Çünkü adeta ciğerini söküyorlarmış gibi bağırınıp, mosmor kesilmesi hiç de idare edilecek bir durum değildi. Ancak farklı doktorlar da aynı şeyleri söyledi. 'Gazdır geçer.' ve hepsi aynı soruyu sordu, 'stresli bir anne misiniz?' pardon ama bebeğim ağlarken nasıl cool takılabilirim?

Neyse.. Doktorlardan umduğumu bulamayınca eczanelere dadandım. Piyasadaki bütün gaz damlaları, prebiyotik damlalarını, bitkisel şurupları tek tek deniyorduk, bize iyi gelecek olanı bulabilme ümidi ile. Bir taraftan da uzak-yakın çocuğu olan herkese ''sizinkinin de gazı var mıydı?'' diye başlayan yapışma halleri. Aklıma yatan her şeyi denedim. Sonuç hep aynıydı: bu bir süreç, geçecek. Peki ama ne zaman? 40'ı çıkınca geçer dediler geçmedi. 2. ayda azalır dediler azalmadı. 3 ayda biter dediler bitmedi. En son sihirli 100 gün efsanesini duydum. 101. gün bebeğin bambaşka biri olacak dediler. Dün 100. günümüzü tamamladık ve bugün 101. güne bambaşka biri ile değil, bildiğimiz Ali Mete ile başladık. Önümüzdeki hedef 6. ay :)


Bebek bekliyor veya planlıyorsanız, sizi ürkütmek istemem ama geçirdiğimiz 100. günden en çok aklımda kalanları paylaşayım ki siz de benim gibi doğar doğmaz size gülücükler saçacak bir bebek bekliyorsanız, gerçeklerle önceden yüzleşin, hazırlanın, hayal kırıklığına uğramayın..

  • Eğer bir kolik annesiyseniz (ve bebeğinize yalnız bakıyorsanız) çoğu zaman iki eliniz, bazen de tek eliniz dolu olacak. Yani en iyi ihtimalle artık tek el ile hayatınıza devam edecekseniz bir süre. Ama bir anne gücü ile tek eliniz ile başardıklarınıza inanamayacaksınız. Yine de çok basit ihtiyaçlarınızı tek el ile başaramadığınız, çaresizce eşinizin işten gelmesini bekleyeceğiniz günler olacak. Damacanadan su doldurmak, elma yıkamak, askıdan kağıt havlu koparmak, ilaç kapağı açmak gibi
  • Eğer bebeğiniz slingde veya kangruda duruyorsa çok şanslısınız, kıskanılacak insansınız hatta. Hayata eskisi gibi olmasa da yine de insan gibi devam edebilirsiniz. 
  • Eğer çocuğunuzun gazı yoksa veya sırtına iki vurunca gazını çıkarıyorsa seçilmiş insanlardansınız, çok şanslısınız çoookkk.
  • Birçok anne-baba; 'çocuk bakmak gerçekten çok çok çok zor ama bir gülümsemesiyle bütün her şeyi unutuyorsun, yorgunluğun, uykusuzluğun yok oluyor' der. Ama yok öyle bir şey! Unutulacak şeyler yaşadığınız günlerde çocuk zaten gülmeyi bilmiyor, öylece bakıyor, üstelik yüzüne bile bakmıyor, havaya falan genelde..
  • Herkes sizden daha iyi çocuk bakmayı biliyor, bunu kabul edin ve gocunmayın. Mesela damacana suyumuzu getiren amca gazı olduğunda kolunuza yatırıp sırtına pıt pıt diye vurmamı, güvenlikteki amca ise havlu ısıtıp karnına koymamı tavsiye etmişti. Hay Allah! Bunlar benim nasıl da aklıma gelmemişti(!) Marketteki teyzelerin altın değerinde tavsiyelerinden bahsetmiyorum bile. 
  • Bebeğimiz olmadan önce etrafımızdaki çocuklu aileler, ''bebeğiniz doğduğunda keşke daha önceden yapsaydım diyeceksiniz, ertelediğiniz için pişman olacaksınız'' derlerdi. Yok öyle bir şey! Şu anda Ali Mete bizimle olduğu için çok mutluyum, her gün, her an bunun için şükrediyorum ama erkenden yapmaya da gerek yokmuş. Evlendikten 3.5 yıl sonra bebeğimiz doğdu ama sanki evlenir evlenmez bebek olmuş gibi hissediyorum, öncesini hiç hatırlamıyorum. Seyahatlerimizi, kahvaltılarımızı, pikniklerimizi, evde boş boş uzanmalarımızı, tv izlemelerimizi, okuduğum kitapları, bebekten öncesini hiiiiç hatırlamıyorum.
  • Umarım bebeğiniz, bir bebeğe yakışır gibi saatlerce uyur. (Bir yenidoğanın günde 20 saat uyuması gerekiyor ortalama.) Eğer uyumazsa da umarım uykusuzluğa benden daha dayanıklısınızdır. Yoksa beşiğe koyduğunuz bebeği kendi yatağınızda aramak, bebek ağlarken dönüp eşinizi pışpışlamak, bebek uyanınca yataktan doğrulup emzirme pozisyonu almak ama bebeği kucağınıza almadan tekrar uykuya dalmak gibi minik saçmalamalar yapabilirsiniz.
  • Etraftan şunu çok duymuşsunuzdur; '' çocuk yapmadan bol bol gezin, hayatın tadını çıkarın'' Ben de şunu söylüyorum; ''Çocuk yapmadan önce bol bol duş alın, yavaşça sakin sakin yemek yiyin, insan gibi uyuyun. Kısaca temel insani ihtiyaçlarınıza yoğunlaşın. Çünkü en çok bunları özleyeceksiniz, gezmeyi tozmayı değil.
  • Lohusa depresyonu hikaye, yok öyle bir şey.İnsan hayatının hangi döneminde 24 saat çalışır, aç kalır, susuz kalır, tuvalete gidemez, duş alamazsa bunalır, daralır, depresyona girer doğal olarak. Bunun için çocuk doğurmaya gerek yok. 
  • Keşke acil durum valfi veya açma-kapama düğmesi olsa dediğiniz saatler, günler, geceler de olacak. İhtiyaç anında bi kapatabilsem, on dakika kafamı dinlesem dediğiniz de.. Üzgünüm, yok öyle bi şey!
  • Hayatımın bazı dönemlerinde çok çalıştığım, yorulduğum, uykusuz kaldığım da oldu ama 24 saat bebek bakmanın yorgunluğu hiç bir şeye benzemiyor. Öyle sırtınız, ayaklarınız, beliniz falan değil. Kemikleriniz, damarlarınız, damarlarınızın içinde dolaşan kanınız bile yoruluyor. Ama maalesef mola yok:(
  • Kendinizi kopyalamak isteyeceksiniz. Hem de bir-iki değil minimum beş adet. Üç tanesi sekizer saatilik vardiyalarla bebek bakması için (ki 8 saat bile çok uzun), bir tanesi yapılacak diğer işlerin peşinde koştursun, diğeri de hayatını yaşasın. Aslında altı kopya yapıp, sonuncusunu da dinlenmek ile görevlendirebilirsiniz :)
  • Arada bir kucağınızda bebekle, süt ve kusmuk lekeleriyle dolu t-shirtünüze ve lohusa topuzunuza bakıp şunu söyleyeceksiniz: 'Baba olmak istiyorum!' Eğer evlat sahibi olmak istiyorsanız en temizi bu; baba olmak!
Sonuç olarak kendinizi bebek sahibi olmaya ne kadar hazır hissederseniz hissedin, eğer ilk çocuğunuzsa veya daha önce çocuk bakmadıysanız kamyon çarpmış gibi olacaksınız. Hiç birşey  planladığınız gibi, hayal ettiğiniz gibi olmayacak maalesef. 

Ama ne olursa olsun, çocuk sahibi olmak çok güzel, çok farklı, hiçbir şeye, hiç kimseye duyduğunuz sevgiye benzemiyor. Merhametiniz, vicdanınız yüze hatta bine katlanacak. Kendinizi, kalbinizi yeniden keşfedeceksiniz. Anne olmak çok arabesk bi' şey, arabesk tarafınızı keşfedeceksiniz. Kendinizi 'kurban olayım ben sana ' falan derken yakalayacaksınız :):):)  Mesela siz hiç yanınızda hatta kucağınızda olan birini sevmeye doyamayıp, telefonunuzdan fotoğrafını- videosunu açıp ikisini aynı anda sevdiniz mi? Onu sevmeye kalbiniz yetmeyecek, ciğerlerinizden de destek alacaksınız:) Allah isteyen herkese nasip etsin..Ne demişler; evlat başka!

Bu arada emzik denen şey iyi ki var, kundak ise yüzyılın icadı. Buradan her ikisini de bulanlara şükranlarımı sunarak, okuyan herkese sevgilerimi yolluyorum :) 

Mutlu haftasonları diliyorum..