Baştan uyarayım; eğer hamileyseniz veya bebek bekliyorsanız
bu yazıyı okumayın. Hatta sadece bunu değil uyku eğitimi ile ilgili hiçbir
yazıyı okumayın. Zira hiçbir şey planladığınız gibi olmayacak.
Eğer
şanslıysanız çocuğunuz zaman, mekân ayırmaksızın, rutin ihtiyacı olmadan uyuyan
bir bebek olacaktır. Eğer biraz şanslıysanız bebeğiniz ilk aylarda, hiç olmazsa
ilk 40 gün uyuyacak sonradan düzeni bozulacaktır. Ama eğer kör bir talihe
sahipseniz -bizim gibi- o zaman
karnınızdan çıktığı andan itibaren uyumayacaktır. Her an uykuya dalacakmış gibi
yapıp dalmayacak, dalsa bile siz yanından ayrılmadan uyanacaktır. Ufacık bir
sese zıplayacaktır, nefes alırken ciğerlerinizden çıkan ses gibi, ayağa
kalkarken diz kapağınızın çıtırdaması gibi.
Daha açık bir tabir
ile; kendinizi bir gerilim filminin başrolünde bulacaksınız. Üstelik ne kadar
uzun süreceğini bilmediğiniz bir film. Panikle ve endişeyle etrafınızda benzer
filmlerde başrol oynamış arkadaşlarınıza soracaksınız: ‘’sizinki ne kadar
sürdü?’’ Cevaplar o kadar geniş bir yelpazede olacak ki, kendi filminizin
süresini kestiremeyecek, dipsiz bir kuyuda karanlık derinliklere doğru düşmeye
devam edeceksiniz. Bana 6 ay diyen de oldu, 15 ay diyen de, 3 yıl diyen de. Ama
bir gün 9 yıl diyen oldu. İşte o gün bende film koptu.
Bizim hikâyemizin ilk 6 ayı şu şekilde geçti; uyumadık. Çekirdek
aile olarak hiçbir şekilde uyumadık. Artık uykusuzluktan halüsinasyon görmeye
başlamıştım. Sinir kat sayım artmış, hiç kimseye, hiç bir şeye tahammülüm
kalmamıştı. O dönemde anladım ki uykusuzluk adama her şeyi yaptırır.’ Yok canım
ben hayatta yapmam’ dediklerini bile.
Hayat böyle devam edemezdi, artık benim bir şey yapmam
gerekiyordu. Şu küçük adamı bir şekilde uyutmam gerekiyordu. 6. aya gelmiştik,
gaz bitmişti, ilk dişlerimizi patlatmıştık, alerji testleri yapılmıştı, altı
temiz, karnı tok, keyfi yerindeydi, dünyaya ve bana alıştığını da varsayarak
uyumaması için hiçbir mantıklı sebep bulamıyordum. Bu 6 ay uyutmak için neler
denediğimizi bilmek isterseniz hakim beye anlaştmıştım, siz de buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.
Neyse
ben başladım araştırmaya; uyumayan bebekler, uyutan yöntemler, en güvenilir
uzmanların videoları, röportajları. Dedim ben bu işi yaparım. Yöntemlerden
birini seçip, derhal başlamalıydım. Ama önce odasını ayırmaya karar verdim.
Çünkü artık eğer başarırsam, bir şekilde uyutursam, ben yatağa yattığımda
nevresimin hışırtısına uyanacak bir küçük adama tahammül edemeyebilirdim.
Dolayısı ile ne kadar uzak o kadar iyi. Odayı ayırırken ya ağlarsa ve sesini
duyamazsam diye endişe etmedim mi? Tabi ki ettim ama ne kadar yorgun olursanız
olun, odası ne kadar uzak olursa olsun, anne duyar, anne hisseder dedikleri
doğru. Oldu ki çok yorgunsunuz, derin daldınız duymadınız. O zaman baba duyar.
O da mı duymadı, 10 dakika ağlasın canım bir şey olmazJ Sanki anında yanında
bittiğinizde ağlamıyor, hemen susuyor. Bırakın ağlasın azıcık. Zaten eğitim
sırasında bol bol ağlayacak. Ben ilk gecelerde odasına telsizi kurdum ama
baktım gerek yok, kaldırdım. Böylece bir cesaret odasını ayırmış olduk tam 6
aylıkken. Zaten ne kadar erken ayırırsanız o kadar iyi, süre ilerledikçe anne
için de bebek için de zor olacağı kanaatindeyim ama tabi bu tercih meselesi.
Özellikle çalışan anneler bütün gün bebeklerinden uzakta oldukları için gece de
ayrı kalmak istemeyebilirler. Ancak biz tam tersi gün içinde o kadar yapışıktık
ki gece birkaç metre de olsa uzaklaşmak iyi gelecek diye düşünmüştüm.
Sıra
geldi ekollerden ekol beğenmeye.. O kadar çok seçenek vardı ki, Ferber mi, Kim
West mi? Tracy teyze mi? Yoksa güzel yurdumuzdan Adem Güneş mi? Tansu Oskay mı?
Süper Dadı mı? Bismillah deyip ortaya karışık bir ekolle başladık eğitime.
Tam
en heyecanlı yerinde reklamlaaaaar J
Bu postun yeterince uzun olması sebebi ile ilk uyku eğitimi maceramızı bir
sonraki posta saklıyorum.
Yüzünüz
gözünüz şişene kadar uyuduğunuz huzurlu günler-geceler dilerim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder