Kendimi bildim bileli hep hızlıyımdır. Her zaman, her konuda.. Hızlı yürürüm, hızlı hareket ederim, hızlı yemek yerim, hızlı hazırlanırım, hızlı okurum ve tabi aynı hızla da sıkılırım. Yıllar geçti, birçok şey değişti benim hızım değişmedi. Hatta Sevgili Met doğduktan sonra maalesef daha da hızlandım. Çünkü hayatımda ilk kez benden daha hızlı biri ile tanışmıştım ve kendisinin bakımından sorumluydum. Çünkü Sevgili Met'in annesi olmak bunu gerektirirdi, çok ama çok hızlı olmayı.
Son aylarda bu hız beni çok huzursuz hatta rahatsız etmeye başladı. Eskiden İstanbul'da yaşayan her insanın an'ı/günü/hayatı kaçırmaması için en az benim kadar hızlı olması gerektiğini düşünürken; 30 yaşımdan sonra ise tam tersine bu kadar hızlı yaşarken an'ı/günü/hayatı kaçırdığım endişesine kapılmaya başlamıştım. Çünkü her şeyi çok yüzeysel deneyimleyip, keyifli bir sabah kahvaltısındayken bile eve dönüş trafiğini, yetiştirmem gereken market alışverişini, AVM'ler dolmadan birilerinin doğum günleri için alınacak hediyeleri almam gerektiğini, akşam yemeği için ne pişireceğimi, bu arada kuaföre de uğrasam fena olmayacağını, aman neyse şimdi bir sürü sıra olacağını, unutmadan beyazları da makinaya atmam gerektiğini falan düşünüyordum. Gece yatarken de bir sonraki günün yapılacak işleri arasında boğulup uykularımı kaçırmakla meşgul oluyordum. Evet şehir hayatı herkes için zor, yoğun, stresli, herkesin yapılacak tonla işi var. Ama ben bunca şeyin arasında keyifli bir an yaşama şansı yakalamışken bile an'da kalmayı bilmiyordum. Başaramıyordum. An'ın tadını çıkaramıyordum.
Hız konusunda yaşamam gereken aydınlanmayı geç de olsa yaşamıştım ama ne yapacağımı, nasıl çözeceğimi bilmiyordum. 10'a kadar say, öncelik sıralaması yap, derin nefesler al, hafta sonu ikiden fazla program yapma, her yere yetişmeye çalışma, bir yerlere geç kalmanın normal olduğunu anla gibi telkinler versem de kendime, yok yani bünye kabul etmiyor aynı tas aynı hamam 5. vitesi zorlayan süratte yaşayıp gidiyorduk. Üstelik artık yalnız değildim, ben yavaşlasam bile yavaşlamayan ve beni de hızına ayak uydurmaya zorlayan bir malum şahıs vardı. The Evlat!
Neden sonra bu işi kendim çözemeyeceğimi anladım ve araştırma yapmaya başladım. İnanır mısınız bilmem 'Yavaşlamak' üzerine kitaplar var. Evet valla var. Bir tek benim derdim değilmiş yavaşlayamamak. Bu kitapları aldım ve okumaya başladım. Hatta kendime söz verdim yavaş okuyacağıma dair. Çok da ilginç bilgiler edindim. Mesela dünyanın çeşitli ülkelerinde şehir meydanlarında yavaşlamaya dair etkinlikler düzenlendiğini, 'hız tuzakları' kurulduğunu, halkı bu konuda bilinçlendirme ve yavaşlamaya teşvik etme gibi çalışmalar yapıldığını. Yavaşlama Harekatı'nı destekleyen bir otel bile olduğunu, bu otelde resepsiyon, restoran, kat hizmetleri gibi bölümlerin sonnnn derece yavaş işlediklerini okudum.
Okumak güzeldi, kolaydı da pratiğe dökmek hiç de kolay değildi. Aldığım kararları uygulayamıyor, sanki yanlış yerden başlıyor gibiydim. Yine de okumaya, araştırmaya devam ettim. Sadelik ve minimalizm kavramlarının etrafında dönüp durmaya başlamıştım. Galiba başlangıç noktasını bulmuştum. Hayatım, evim, telefonum, tabletim bu kadar doluyken ben yavaşlayamazdım. Önce bir eleme yapmam, sadeleşmem, hafiflemem gerekiyordu. İnstagramda bu odak noktasındaki profilleri takip etmeye başladım. Bir tanesi daha çok ilgimi çekti,
basitvemutluyasam .Hem hayatını basitleştirmeyi başarmış hem de bunun kitabını yazmış üstelik bunu iki çocukla yapmış bir de üstüne tüm bunları akademik kariyerine devam ederken gerçekleştirmiş. İste dedim, the örnek :) profili yakın markaja alıp, ilk fırsatta da kitabını alayım dedim Sevgili Selen Baranoğlu'nun. Dışarda olduğum bir gün bir kitabevine sordum ama bulamadım kitabı. Eve dönünce internetten sipariş veririm diye düşünmüştüm ki katıldığımı bile unuttuğum kitap çekilişinde 'Basit ve Mutlu Yaşam' kitabını kazandığımı öğrendim. Yihuuuuu nidaları eşliğinde heyecanla imzalı kitabımı beklemeye başladım, neyse ki iki gün içinde elime ulaştı :) Bu post aracılığı ile Sevgili Selen Hanım'a çok teşekkür ediyorum hem ilk imzalı kitabımı hediye ettiği için hem de basit bir yaşama sahip olma yolundaki atacağım adımlara yönelik harika bir kılavuz olduğu için.
Basit ve mutlu bir yaşama sahip olmak için yapmamız gerekenler ancak bu kadar basit ve net anlatılabilirdi. Kitabın ilk bölümünü okurken evet diyorsunuz, yalnız değilim, bak o da boğulmuş, o da değişmek istemiş o da hemen yapamamış. Bir moral alıyorsunuz bu bölümden :) Sonraki bölümlerde ise fena gaza geliyorsunuz. Çünkü her şey o kadar güzel, o kadar adım adım o kadar net anlatılmış ki. Hemen başlamak istiyorsunuz. Zaten nereden, nasıl başlayacağınızın, hangi sırayla ilerleyeceğinizin yol haritası bu kılavuzda sunulmuş size.
Kitabın sonuna geldiğinizde kaos halinde bir yaşantının nasıl da adım adım sadeleştiğinin simülasyonunu izlemiş oluyorsunuz. ve kendi hayatınızı sadeleştirmek için sabırsızlanıyorsunuz.
Diyeceğim o ki -özellikle büyük şehirde yaşayan- herkes, bu kitabı okuyun, okutun. Daha iyi bir yaşam için çok kıymetli bir kılavuz.
Sevgiler,